top of page

Karga'ya Ait Anekdotlar-2: Hipokrasi


 

Hipokrasi

Karga

30 Ağustos 2021

 

Bu yazıda bahsini etmek istediğim konu aslında beni ziyadesiyle üzen bir konu zaten böyle olmasaydı bir anekdot yazma ihtiyacı da duymazdım. Daha öncesinde benzer durumlarla karşılaşmış olsam da bu olay ile birlikte konu çok absürt bir hale geldi. Konunun patlak vermesi bir arkadaşım ile muhabbetim sırasında oluştu. Lise arkadaşlarımdan birisinin üniversiteden sınıftan arkadaşı idi bu hanım. Zarif… Galiba bir kadın ile ilgili söylenebilecek en güzel sıfatlardan birisidir bu. Zarif ki ne zarif… Giyiminden hareketlerine, konuşmasından ses tonuna kadar zarif bir insandı kendisi. Sosyal medya üzerinden konuşuyorduk ve bana ilişkisinden bahsetmeye başladı. Biz tanıştıktan birkaç hafta sonra bir ilişkiye başlamıştı ve bu muhabbet olurken ilişkilerinin ilk yılını çoktan geçmişlerdi nitekim daha öncesinde pek üzerine konuşmamıştık, o kadar yakın görmüyordu belki de. Bana, ilişkisine başlamadan önce çok tedirgin olduğunu ve aldatılma gibi güven sorunları olduğunu söyledi ve ben de daha öncesinde aldatıldığını düşünmeye başladım haliyle. Meğerse durum buna yakın dahi değilmiş zira daha önce aldatılmayı bırakın sevgilisi dahi olmamış. Durumun böyle olduğunu öğrenince bayağı bir afalladım çünkü nereden tutsak çalışmayacak bir matematikti bu ve çevremdeki tüm kız arkadaşlarımdan duyduğum o klasik cümlenin bir pekiştirmesiydi; ‘’güven sorunlarım var.’’ Daha önce herhangi bir ilişkiye dahi başlamamış bir insanın ağzından bunu duymak hem çok saçma hem de çok üzücü keza kendisi bana, çevresindeki ilişkilerden feyz alarak bunu düşündüğünü söyledi. Buna ‘’Kumarbazın Yanılgısı’’ denir, gerçekleşme koşulları birbirinden bağımsız olan olayların sonuçlarından yanlış bir varsayıma varmaktır. Şöyle bir örnek verelim; iki zarı attığınız zaman zarın düşeş gelme ihtimali 1/36’dır, siz ise art arda 6 kez çift zar atıyorsunuz ve 6 kez düşeş geliyor. Sonraki zarın düşeş gelme ihtimali ne? Hala 1/36 ancak siz, attığınız zarlarından daha önceki sonuçlarından yola çıkarak sonraki zarın da düşeş geleceği yanılgısına kapılıyorsunuz. Hâlbuki her çift zarın düşeş gelme olasılığı sabit ve birbirinden bağımsızdır, aynı şekilde her ilişkinin kötü olacağı yanılgısı da sizden ve partnerinizden bağımsız olarak gerçekleşmiş ilişkiler üzerinden anlaşılamaz. Başkalarının ilişkilerinde yaşanan bu durumun kendi ilişkilerinde de yaşanacağına dair olan inancın motivasyonu nereden geliyor acaba keza bu hesaba göre hepimizin intihar etmesi lazım çünkü önünde sonunda hepimiz öleceğiz… Konuşma sırasında bu durum ile alakalı bakış açısının ne kadar saçma olduğunu onu kırmadan nasıl söyleyebileceğimi düşündüm uzun uzun. Nitekim fark ettim ki kendisi de saçma olduğunun farkındaydı ya da ilişkisi güzel gittiği için öyle düşünüyordu, artık bilemeyeceğim ilişkisindeki son durum nedir.


Birçok kişiden benzeri söylemi duyunca şunu fark ettim ki bu aslında cinsiyet bazlı bir sorun değil zira güven sorunları olduğunu söyleyen kadınların, karakterlerini dürüstlükleri üzerine kurmuş olan erkeklere karşı olan tepkilerinin de aynı olduğunu hesaba katarsak şu anlaşılıyor ki güven bahane kaygısızlık şahane… Evet, bunu kaygısızlık olarak adlandırıyorum çünkü bu dönemde herkesin varmak istediği yer burası. Herkes güzel bir ilişkisi olsun istiyor ancak kimse inisiyatif almak istemiyor. Neden kimse karşısındakini tanımak için zaman ayırmıyor, nasıl olsa başka birisini bulabilecekleri için mi? Başka zaman ‘’insanlık’’ diye vicdan çığlıkları atan o yürek neden bir sevgiliye gelince taşlaşıyor? Başkalarının duygularına kulak vermek bu kadar mı acı verici, hem de kendi geçmişinizde var olmuş başka bir insanın günahlarından ötürü. Peki, bu kendini sevmek midir, o yüzden mi insanlara konuşmak soyunmak gibi geliyor? Yoksa kendini sevilmeye layık göremediğinden mi bu çaresizlik? Bu yüzden mi bırakamıyoruz kendimizi başkalarının kollarına; nasıl olsa bırakıp gideceği için mi? Emin değilim. Fakat emin olduğum bir şey var ki hayatınıza girecek insanı kendiniz seçiyorsunuz, eğer o insana güveniniz yoksa sizin kendi kararlarınıza, dolayısı ile kendinize güveniniz yoktur. Çünkü güven aslında çevredeki insanlar tarafından kazanılmaz, sizin tarafınızdan karşıya emanet edilir. Kimse sizin güveninizi kazanmak zorunluluğunda değildir birbirimizi kandırmayalım lakin herkes sizin, karşıya emanet ettiğiniz güveninize sadık olmak zorundadır. Zaten bir insanın bir insana güvenip güvenmeyeceği kişinin kendi içsel durumu ile alakalıdır, karşıdaki ne yaparsa yapsın günün sonunda sizin ona güvenip güvenmeyeceğiniz yarı yarıyadır. Şems’in de dediği gibi; insanlar siz istediğiniz kadar hayatınızdalar, siz göz yumduğunuz kadar dürüstler ve sustuğunuz kadar insanlar.[1] Bununla birlikte hayatınıza aldığınız her insan sizde güven sorunu oluşturduysa belki de kime nasıl güveneceğinizi bilmiyorsunuzdur. Eğer durum buysa farkına varmak ve kabullenmek gerekir ki bir çözüme gidilebilsin. Böyle olduğunu varsayalım, siz karşınızdakini aldatır mıydınız? Bu soruyu bahsi geçen hanımefendiye de sordum ve ‘’asla’’ gibi bir cevap aldım. Madem öyle, güven sadece ona özgü bir duygu muydu ya da karşındakinin dürüst olabileceği ihtimalini düşünemeyecek kadar kibirli miydi? Karşıdakinden aynı erdemi beklemek çok mu çocukça? Belki de genel olarak insanları sevmiyoruzdur ve bundandır riyakârlığımız… Geçmiş ilişkilerinizdeki insanların günahını başkalarına yüklemeyin ve güvenilir bir insan olmayı da ulvi mertebelere çıkarmayın ki kendi vicdanınız ile çelişmeyin, benden söylemesi…


 

[1] Anladım ki: İnsanlar;/ Susanı, korkak./ Görmezden geleni, aptal./ Affetmeyi bileni, çantada keklik sanıyorlar./ Oysaki biz istediğimiz kadar hayatımızdalar./ Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


Fikir ve görüşleriniz için...

Gönderiminiz için teşekkürler!

İnsan, anılarda yaşar.

bottom of page