top of page

Şiir Çevirisi Mümkün Müdür?


 

Karga

29 Ekim 2021

 


Bu konuya değinmek istememin sebebi yakın zaman içerisinde tanıdığım bir şairin şiirlerine kendimi kaptırmış ve bu vesileyle uzun zaman sonrasında şiirle tekrar ilgilenmeye başlamış olmam. Durum böyle olunca edebiyatta bir anlamda ekolleşmeye yol açmış bir konudan bahsetmek aklıma geldi; şiir çevirisi mümkün müdür? Yazının gövde kısmına geçmeden önce belirtmeliyim ki konuyu ele alış şeklim sadece çeviri alanında uzmanlaşan kişilerin ilgisini çekmek maksadı ile yazılmamıştır zira ben de bir çevirmen değilim. Ele alış şeklim çevirinin metotlarını içermekle birlikte daha çok edebi anlam-mantık düzlemi üzerinedir.


Üniversitedeyken aldığım seçmeli bir derste —ki bu bir çeviri dersiydi— sınav sorusu olarak da bize yöneltilmiş sorulardan birisiydi. Öncelikle bunun neden böyle bir soru olduğuna değinelim yani neden bu durum bir tartışma konusu olmuş? Çünkü çeviri yaparken, çeviri ne kadar düzgün olursa olsun ufak bir miktarda anlam kaybı yaşanabilir bunun sebebi de aslında dilin yapısından kaynaklanır. Modernite öncesinde dil; kültürün içerisinden çıkan ve insanın sonradan var ettiği bir olgu olarak görülüyordu. Yani bu düşünceye göre dil, insanlar-arası iletişimi ve kültürün aktarımını sağlayan bir enstrümandı. Kulağa çok mantıklı gelmekle birlikte psiko-dilbilim, edim-bilim, evrimsel psikoloji gibi alanların ortaya çıkması ve edebiyatın idrakinin de genişlemesi sonucu durumun bu olmadığı anlaşıldı. Dil, en ‘ilksel’ toplumlarda dahi anlamlı bir şekilde var olan bir olguydu ve kültürün aktarıcısı olmakla birlikte aynı zamanda kültürün oluşturucusuydu da. Yani durum ‘’tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan’’ haline gelmişti; hangisinin ilk önce geldiğini bilmek mümkün olmamakla birlikte pek de bir önemi yoktu çünkü cevap ne olursa olsun tavuk da yumurta da mevcuttu ve aynı şekilde fonksiyonlarına da devam ediyorlardı. Peki dil, kültürü nasıl var edebiliyordu? Bahsini ettiğim disiplinlerin oluşması/gelişmesi ile birlikte dilin aslında insanın düşünce becerisini de etkilediği ortaya çıktı, keza duygular ve eylemler düşünceler vasıtası ile şekilleniyordu[1] işte bu da kültürü etkilemesinin nedeniydi. Kültürün tanımını yapacak olursak ‘’bir toplumun —doğal ya da beşeri— çevresel koşullara karşı ya da bu koşullardan dolayı gösterdiği davranış biçimlerinin tümü’’ şeklinde bir tanımlama genel anlamda kapsayıcı olacaktır. İşte tam da kültürün, bu davranış biçimlerinin toplamı olması ve dilin de insan davranışını şekillendirmesinden dolayı dil ve kültür bir bütündür, birbirinden bağımsız düşünülemez.


Anlaşılabileceği üzere dil-kültür ilişkisinin toplumdan topluma farklılaşmasından ötürü çeviride oluşan anlam kaybı birçok sıkıntıyı doğurabilmektedir. Bununla birlikte birçok metinde bu sıkıntıyı hasbelkader aşmak mümkündür özellikle nesnel metinlerde. Ancak söz konusu şiir olduğu zaman konu bayağı karmaşık bir hale gelebilir. Bu durum aslında şiirin, edebiyatın sanatsal kısmına daha yakın olmasından kaynaklanabilir. Şiirin hem felsefe yapma aracı olarak hem de sanatsal bir çıktı olarak kullanılabildiği gerçeğinden ötürü oluşabilecek anlam kaybı bazen çok radikal olabilir ve bu durum da eserin fonksiyonunu tamamen değiştirebilir. İşte bu yüzden şiirin tam olarak çevrilmesinin mümkün olmadığını çünkü bir toplumun idrakini tam anlamı ile yansıtmanın mümkün olmadığını düşünmek de gayet anlaşılabilir bir durumdur.


Konu ile alakalı olarak Mehmet Said Aydın ‘’kutsal kitapların dahi çevirisi yapılabiliyor, şiirin neden yapılamasın?’’ şeklinde bir argüman ile gelmiştir. Söylemi mantıklı olmakla beraber dil ve kültür farklılığının oluşturduğu anlam kaymasından ötürü çevirinin yanında tefsirin de bulunması ciddi önem arz etmektedir. Basit bir örnek olarak zamanında tartışmalara yol açan Nisa Suresi 34. Ayet örnek verilebilir. Burada geçen ‘’daraba’’ fiilinden ötürü erkeğin, kadını dövme hakkının bulunduğu fikri yayılmıştır. Nitekim bu fiilin birden fazla anlamının varlığı ve bahsi geçen dinin mantığı göz önünde bulundurulunca durumun böyle olmadığı ya da en azından olmaması gerektiği gözükmektedir. Daha iyi anlaşılabilmesi için de tefsir gereklidir. Tefsir, şiir için mümkün müdür konusuna gelecek olursak bahsi geçen şiirin incelemesi yapılıyorsa evet, ki zaten şiir incelemesinin mantığı budur lakin normal bir okuma sırasında bu anlamın arada kaynaması işten bile değil. Ayrıca, söz konusu olan şey din gibi mekanizmalar olunca insanların aradan istedikleri anlamı çekmesi artık alışılagelmiş bir hal ne yazık ki.


Duruma bir de Shakespeare’in o ünlü ‘’to be or not to be’’ tiradını ‘’bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin’’ diye çeviren Can Yücel’in gözünden bakalım. Normalde ‘’olmak ya da olmamak’’ şeklinde tercüme edilen tiradı, Yücel’in bu şekilde tercüme etmesinin sebebi şu idi; asıl olan kelimeleri değil anlamı çevirmek olduğu için bir çevirmen gerekirse anlamı düzgün çevirmek için metni yeniden yazabilmeli. Kendisinin bu söylemi elbet ki ‘’kelimeleri umursamayın’’ demek değil çünkü bazı metinlerde spesifik olarak kelimelerden oluşan alegoriler vardır ancak metnin selameti için gerekirse bir çevirmen bunu yapabilmelidir çünkü esas olan anlamın aktarılmasıdır. Bu bakış açısının tartışmaya açık olmasının yanı sıra bir çevirmenin çok ciddi bir entelektüel seviyeye sahip olmasını gerektirir. Şahsen bu, benim katıldığım bir fikirdir çünkü her ne kadar insanların kayda değer bir kısmının dil algısı ve kullanım becerisi yüksek olsa da dil ile alakalı edebi değeri yüksek bir eser üretmek ciddi bir zorluğa tabidir ve kalifiye bir arka plan ister.


Anlaşılabileceği üzere hala tartışmaya açık olan bu konuyu çözme gibi bir girişimim yok fakat kendi görüşüm şiirin tam anlamı ile çevirisinin pek da mümkün olmadığı yönünde. Gerçi bu hesaba göre sadece özümseyebilme kabiliyetimizin yüksek seviyede olduğu dillerin şiirleri tam manasıyla ile anlaşılabilir. Ortalama bir insanın genellikle iki dili çok iyi derecede bildiği bu ortamda bu durum çok mu acımasız bir bakış açısı peki? Hayır çünkü yazıda da belirttiğim üzere bir dili bilmek bir toplumun düşünüş ve davranış biçimini anlamak demektir yani toplumun kimliğini oluşturan hafızadır bu mekanizma. Tam da bundan ötürü dil becerisi ciddi bir edinimdir. Elbette ki dilini bilmediğimiz bir şiiri anlamak için çevirisini okuyacağız fakat anlam kaybı yaşadığımızı unutmamak lazım.


 

[1] Sezgicilik çerçevesinden bakılacak olursa bu durumu farklı değerlendirmek mümkün. Sezgiciliğin dil felsefesine göre her duygunun dil ile ifadesi mümkün olmayabilirdi, bu da dilin aslında ifadede eksik kalabildiğini, dolayısı ile düşünce içerisinde çok da yüksek bir yere koyulamayacağı anlamına geliyordu. Bu fikir de kendi içerisinde gayet mantıklı olmakla birlikte herhangi bir parametresi bulunmadığı için ölçümünü yapmak da pek mümkün değildi. Bu durumdan ötürü bu bakış açısını metne dâhil etmedim.

Comentários


Fikir ve görüşleriniz için...

Gönderiminiz için teşekkürler!

İnsan, anılarda yaşar.

bottom of page